Çin’in DPT’si olan NDRC Ağustos ortasında 20’den fazla bölgenin çevre konusunda verilen hedefleri yakalayamadığını ilan etmişti. Özellikle Çin’in kuzeyinden çevreyi yoğun olarak kirleten sanayi tesislerinde (demir çelik, çimento, kimya, metal işleme, termal elektrik santralleri) üretimin birkaç hafta süreyle durdurulduğu haberleri geliyor. Dünyamızın geleceği için son derece olumlu bir haber.
Kirleten sektörlerde Çin’in üretiminin ağırlıklı kısmını sağlayan #Hebei, #InnerMongolia, #Shangdong gibi bölgelerde zorunlu üretim durdurmalar, belirli ürün grupları için öncelikle Çin, akabinde Dünya pazarları için yeni bir tedarik sıkıntısını dalgasını gündeme getirebilir.
Diğer yandan bu olumlu uygulamalar, çevre teknolojileri alanında çalışan şirketler için önemli bir büyüme fırsatı sunacak.
Etiket: Çin
Yağmur yağabilir de yağmayabilir de
Bir sonucun ve o sonucun oluşma olasılığının bilinememesi olarak tanımlanabilen belirsizlik, insan bilinci için tehlikeli bir bölge ve uzun süre maruz kalındığında genellikle kaygı, depresyon ve şiddete eğilim gibi tepkilere yol açıyor. Belirsizlik, söz konusu süreç hakkında bilgi eksikliğinden kaynaklanabildiği gibi, bilgi düzeyinden bağımsız olarak sürece içkin (atomaltı parçacıklar, Heisenberg prensibi) de olabilir. Belirsizlikten, ölçülebilirliği dolayımında riske ulaşmak da mümkündür.
Belirsizliğin boyutu ve şiddeti arttıkça, bu olgu bir stres testi haline gelir. Pandeminin ilk haftalarında hem insanların hem de onların fikir ve davranışlarının yönlendirdiği piyasaların yaşadığı tam da bu idi. Söylenildiği gibi doğrunun ve yanlışın ötesinde bir yer var ise, halka açık büyük Çinli şirketlerin uluslararası yatırımcıları bugünlerde orayı merak ediyor olabilirler.
Kapitalizmin kurallarının etkili bir şekilde işlemesi, sistemin temeli olan özgür mülkiyetin hukuk normları ile güvence altına alınmasına, nesiller arasında aktarılabilmesine sıkı sıkıya bağlı. Tarihsel birikimden biliyoruz ki “görünmez el”in, kendiliğinden her şeyi düzene soktuğu bir ortam hiçbir zaman hiçbir yerde deneyimlenmedi. Kamu, çoğu zaman kamusal, bazı durumlarda da yönetsel erki elinde bulunduranların sınıfsal/zümresel çıkarlarını teminen piyasaya müdahalede bulundu, bulunur. Ancak bu müdahalelerin, genel kabul gören prensipler ve bunlardan vücut bulan kurallar, normlar dolayımında yapılması, müdahelelerin meşruiyetini sağlar.
Çin Halk Cumhuriyeti ekonomi yönetiminin son aylarda belirli sektörlere ve bu sektörlerde faaliyet gösteren ve pazara hakim konumda bulunan şirketlere yönelik düzenleme ve talepleri önceki birkaç yazının konusu idi. Çin’in dışa açılmasına öncülük eden Deng Xiaoping, “bazı insanların önce zenginleşmesine” izin vererek, toplumun genelini zenginleştireceklerini ilan etmiş, bu doğrultuda tasarladığı sistemi de zenginleşmenin “çok güzel” olduğu mesajı ile nitelemişti. 17 Ağustos’da Finansal ve Ekonomik İşler Komitesi’nde yaptığı konuşmada “ortak refah”ın sosyalizmin temel gerekliliği ve Çin usülü modernleşmenin temeli olduğunu ifade etti. Çin devlet medyasının haberlerinde Ortak Refah’ın orta gelirli grubun genişletilmesi, düşük gelirli grupların gelirlerinin artırılması, yüksek gelirli grupların gelirlerini paylaşmaları yoluyla sağlanabileceği duyuruldu.
Credit Suisse’in araştırmasına göre Çin’de nüfusun %1’ini oluşturan yüksek gelirli grup zenginliğin %31’ine sahip ve günümüzün hızlı iletişim dünyasında fevkalade şekilde gözler önünde olan bu eşitsizlik Çin’in ideolojik söylemleri ile taban tabana tezat teşkil ediyor. Komünist Parti’nin lideri Xi, 2012 yılında yolsuzluğa karşı başlattığı büyük mücadelede de “ibret” yöntemini uygulamış, bazı memurlara uygulanan cezaların 66 milyon memura ibret olması sağlanmıştı. Çin’in arzu edilen düzeni için tehdit olarak algılanan internet ekonomisinin zenginlerine verilen mesaj da aynı şekilde Alibaba’nın kurucusu Ma üzerinden verilmişti. Üniversitesi kapatılan, şirketlerine soruşturmalar açılan Ma, Sicilya’lı korsanların ihaneti sonucunda Crassus’un Roma ordusuna yenilen Spartaküs’ün askerleri gibi “çarmıha gerildi”. Ardından zengin ailelerin özel ders ve etüt çılgınlığını dev bir sektöre dönüştüren Çin’in eğitim şirketlerinin kar amacı gütmeyen kuruluşlara çevrileceği açıklandı. Çocukları “boğan” ve “yarıştıran” özel etütler de yasaklandı. Bu hamle batılı fonların milyarlarca dolar zarar etmesine neden olurken, eğitimde eşitliğin, toplumsal eşitliğin temeli olduğunu da tüm Dünya’ya anımsattı.
“Ortak Refah” söyleminin ardından, Ma’nın yanısıra Zhang Yiming (ByteDance, Tencent), Richard Liu (JD.com), Colin Huang (Pinduoduo) gibi Çin’in süper zenginleri sessiz sedasız şirketlerinin yönetim kurulu pozisyonlarını bıraktıklarını açıkladılar. Bu teknoloji devlerinden geçen hafta sırasıyla Ortak Refah’a Katkı Çalışma Komiteleri’nin kurulduğu ve bu komitelerin devlet tarafından belirlenen öncelikli alanlara yatırımda kullanılmak üzere milyarlarca dolar ayırdıkları haberleri yayınlandı. Alibaba’yı da tıpkı ByteDance gibi hızla etkisi altına alan sosyal duyarlılık, 3 Eylül’de, 2025 yılına dek 100 Milyar Yuan’ı (15 Milyar $) bu yönde harcama taahhüdünün açıklanması ile kamuoyuyla paylaşıldı. Bu karar, hisse başına 5.1$’lık bir vergi/nakit çıkışı etkisine sahip.
Geçen ay 2.8 Milyar $’lık bir ceza ile %30 düşen şirketin hisseleri, 4 Eylül’de 15 Milyar $’lık “bağış” haberi sonrasında %3 arttı.
Bu konuda şirketi ilgilendirecek “bir sonucun ve o sonucun oluşma olasılığının bilinememesi”nin ortadan kalkması, normalde çok olumsuz olarak algılanabilecek, hesapta olmayan, önemli miktarda nakit çıkışı haberinin yatırımcılar tarafından olumlu algılanması ve satın alınması ile neticelendi.
Son yıllarda küresel piyasaları takip, gerçeküstücü bir yönetmenin çektiği dizi bölümlerini izlemeye benziyor.
Çin hisselerinde hızlı düşüş ve kedinin rengi
“Çalkantı” aslında Çin’in düzenleyici kurumlarının, Kasım 2020’de (Alibaba Group Holding iştiraki) Ant Group‘un 37 Milyar $’lık (300 Milyar $ şirket değeri üzerinden) halka arzını durdurmasıyla başlamıştı. Bu hamlenin açıklanan nedeni Ant’ın banka olmamasına (lisansının bulunmamasına) rağmen bankacılık yapması, üstelik mudilere (Alipay) devlet bankalarından daha yüksek faiz vererek “sistemi bozması” idi. Charlie Munger, bu hamleyi -Alibaba yatırımcısı olmasına rağmen- haklı bulmuş, ABD’deki otoritereler örnek olarak göstermişti, zira “bankacılığı bankalar yapmalıydı”, Ma “herşeye soyunmamalı, ana işine odaklanmalıydı”.
Financial Times’a göre ise tek neden bu değildi, zira Ma’nın Ant’taki ortakları önceki Çin Devlet Başkanı’nın aile üyeleri idi ve parti içi muhalefet Xi’nin bu tür ilişkilere soğuk bakmasını ve rahatsız olmasını gerektiriyordu. Çin’deki güç dengeleri değişmişti.
Ant’ın halka arzının engellemesi Alibaba hisselerinin %25 değer kaybetmesiyle sonuçlandı. Görece sakinlik hakim olup, olayın Ant özelinde kaldığına kanaat getirmişken piyasa, Nisan’da Çin eticaretinde “hakim konumunu kötüye kullanması nedeniyle” Alibaba’ya verilen 2.8 Milyar $’lık ceza endişeleri artırdı, (Başta Softbank olmak üzere) BABA hissedarlarını yeise sevk etti…”Çin’in Uber’i” olarak anılan Didi’nin Nasdaq’ta halka arzının hemen ardından, Çin’deki app store lardan indirilmesinin yasaklanması, başta GIC, Softbank, Warburg Pincus olmak üzere halka arzda yüklü hisse alan yatırımcılarını sarstı. Didi’den yaklaşık 4 Milyar $ zararda olan Softbank, Uber hisselerinin bir kısmını satacağını açıkladı ve domino etkisi ile Uber’de düştü.
Temmuz sonunda Çin’in online eğitim veren halka açık şirketlere yönelik yaptırım hazırlığında olduğuna dair sızan bilgiler TAL Education gibi tahtalarda %70’e varan düşüşlere yol açtı. Sızan bilgilere göre makamlar özel eğitim şirketlerinin kar amacı gütmeyen kuruluşa dönüştürülmesine yönelik kanun hazırlığında. Milyarlarca dolar değerinde, büyük ve halka açık şirketlere sahip sektöre yeni getirilecek düzenlemeler (online etütlerin iptali vd.) sektörün devasa büyüme planlarını yerle bir etti. The Economist, eğitim sektörüne ilişkin yeni düzenlemelerin “dönüm noktası” olduğunu, Çin’de gelecek dönemde “daha az kapitalizm, daha fazla devlet” şiarının geçerli olacağını öne sürdü.
Otorite’nin Tencent, JD ve Pinduoduo’dan da rekabeti engelleyici platform yasaklarının iptaline zorlayacak düzenlemeleri talep etmesi benzer girişimlere başlaması ABD’de işlem gören Çin şirketlerinde yoğun satış getirdi. 30 Temmuz itibariyle, Şubat fiyatlarına oranla Tencent %35, Netease %34, Baidu %30 kadar aşağıda.
Büyük fonların öncelik ettiği bu hacimli satışın ana nedeni, söz konusu dev şirketlerin, Çin’de “negatif liste”de yer alan belirli sektörlerde yabancı mülkiyet yasaklarını aşabilmek amacıyla oluşturdukları VIE (Variable Interest Entity) yapısına yönelik yeni (olumsuz) düzenlemelerin gelme ihtimali: Eğitim sektöründe olan -örneğin- teknoloji sektöründe de olur mu?
VIE yapısı ile yabancı hissedarlar, Çin’deki şirketin değil, offshore da kurulu yatırım şirketinin (SPV) (Alibaba örneğinde Alibaba Group Ltd.) ortağı oluyorlar.
SPV (ListCo), Çin’deki asıl şirket (OpCo) ile borç, sermaye rehni, call opsiyonu ve münhasır hizmet sözleşmeleri imzalıyor. Böylece Opco’ya borç formunda “sermaye” aktarıyor, karşılığında OpCo hisselerini ListCo lehine rehnediyor. OpCo’dan dışarı kar transferi de yasak olduğundan, karpayı ve nakdin ülke dışına çıkarılabilmesi için OpCo bazı “hizmetleri” ListCo’dan (piyasa fiyatlarına göre çok daha yüksek seviyeden) alıyor. Bu hizmetler genelde satış destek, maddi olmayan varlıkların yönetimi, dış kaynak kullanılan bazı fonksiyonları kapsıyor. OpCo ayrıca ListCo’ya geniş bir temsil yetkisi veriyor, böylece ListCo hissedarları, genel kurula katılma ve oy kullanma hakkına sahip oluyor.

VIE yapısı.
2000’de ülke dışında halka açılan ilk şirketler (Sino, Netease) VIE yapısını kullanarak bütün değerli varlıklarını (marka, teknoloji, lisans) ListCo’ya taşımış, böylece OpCo’yu adeta tabela şirketine dönüştürmüşlerdi. 2006 yılında yayınlanan MII yönetmeliği, VIE yapısındaki şirketlerin tüm değerli varlıklarını OpCo’da olmasını şart kıldı. Çin’in bu yolla global teknoloji devlerinin Çin’e girmesini engellemek istendiği yazılıp çizildi. Sonuçta da Google, Facebook gibi devler başta olmak üzere global şirketler markalarını OpCo’ya devretmeyi reddettiler ve Çin piyasasının dışında kaldılar. Baidu, Huawei, Tencent gibi Çin’li şirketler iç piyasaya hakim oldu ve büyüdü.
Çin’in 2001 yılında Dünya Ticaret Örgütü’ne girmesine rağmen yabancı şirketlerin Çin’li şirketlerle kurdukları JV’lerde %50’ye kadar ortak olabilmeleri gibi “iyileştirilmiş” düzenlemeler bile global şirketlerin Çin’deki operasyonlarını kısıtlı tutması ve VIE yapılarının kullanımının sürmesine yol açtı.
Geçen haftaki hacimli satış, büyük yabancı fonların, eğitim sektörüne yönelik kısıtlamaların teknoloji sektörüne de gelebileceğine, özellikle büyük teknoloji şirketlerinin VIE yapılarına ilişkin daha sıkı regülasyonların uygulanma ihtimalinden duydukları derin endişeyi yansıtıyor.
Halihazırda ABD’de halka açılmış Çin’li şirketlerde yabancı yatırımcıların 2 Trilyon $ tutarında yatırımı mevcut. Rakam “too big to fail” resmini çiziyor.
Endişelerin kısa sürede yatışmaması durumunda “domino etkisi” ile satışların ABD başta olmak üzere diğer piyasalara da sıçrama ihtimali göz ardı edilemez. Bu “bulaşı” Didi-Softbank-Uber zincirindeki gibi dolaylı olarak da gerçekleşebilir.
29 Temmuz Perşembe günü büyük yabancı bankalarla Çin’li yetkililer arasında organize edilen “”telekonferansların” endişeleri ne derece yatıştırabildiğini önümüzdeki hafta işlemlerde görebileceğiz.
Çin’i dünyaya açan Deng, “kedinin ne renk olduğu değil, fare yakalaması önemli” demişti. Ancak kedinin rengi değişirse, fare yakalaması da zorlaşabilir.
Planlı yükseliş
Çin Komünist Partisi’ne göre 2020 sonunda Çin “orta derecede refaha sahip” bir toplum. Ekim ayında netleşen ve gelecek yılın Mart ayındaki “Halkın Kongresi”nde ilan edilecek 2021-2025 yıllarını kapsayan 14. 5 Yıllık Plan yalnızca ekonomik hedefleri içermiyor, sosyal ve çevresel sorunlara da odaklanarak Çin toplumunun zengin uluslar arasına girebilmesi hedefiyle kamu ve özel sektör çabaları için koordinasyon sağlamayı amaçlıyor.

Hızla artan şehirleşme, 3 Dağ olarak tanımlanan sıradan Çinlinin üç büyük sorununu (barınma, eğitim ve tedaviye erişim) gayrimenkul fiyatlarını hızla artırarak, kaliteli eğitime ve etkili sağlık hizmetine erişimde zorluklar yaratarak büyütüyor. Önümüzdeki beş yılda 80 milyon kişinin daha şehirlere göç etmesi beklenen Çin’de bu yeni şehirlilerin şehrin imkanlarından nasıl faydalandırılacağı önemli bir sorunu oluşturuyor. Bu sorunu hafifletmek için şehirleşmeyi ve genelde nüfus hareketlerini Hukou sistemi ile sınırlayan yönetim, bu sistemi küçük ve orta ölçekli kentlerde 2014’den bu yana gevşetmeye başladı.
Hızlı ekonomik büyümenin sermaye piyasalarında hızlı yükselişlere yol açtığı Çin ekonomisinde, gelir dağılımı bozulmaya devam ediyor. Artan şehirleşme -doğru yönetilebilirse- alt gelir gruplarının büyümeden daha fazla pay almasını sağlayabilir.
Çin, devlet hakimiyetindeki şirketleri sektörlerden kademeli olarak çekerken, devlet-özel sektör ortaklığını ekonomide verimlilik artışı yaratacak şekilde kullanmaya çalışıyor. Kamu teşebbüslerinin uyguladığı yoğun teşvik ve sübvansiyonlar gelir dağılımını düzeltmek ve alt gelir gruplarının entegrasyonunu artırmaya yardımcı oluyor. Finansal piyasalarını dışa açmaya çalışan Çin yönetimi yabancı yatırımcıların belirli alanlarda aktivitelerini sınırlayan “negatif liste” uygulamasını da gevşetme eğiliminde.
14’üncü Beş Yıllık Plan’da öne çıkan diğer unsurlar:
> Ar-Ge harcamalarını GSMH’nın %3’üne çıkarmak, özellikle çip üretimi, yazılım, kimyasallar, havacılık ve uzay alanlarına odaklanmak
> Dijitalleşmeyi desteklemek (veri merkezleri, IoT, AI)
> Temiz enerji dönüşümünü gerçekleştirmek: Rüzgar ve Güneş enerjisi, pil sistemleri; elektrikli araçların parçalarının üretimi
> Ulaştırma altyapısına yatırım; özellikle demiryolu ağını daha küçük şehirlere doğru geliştirmek ve hızlı trenleri yaygınlaştırmak
> Yerel yönetimlerin borç yüklerinin teşviklerle dengelenmesi
Plan’da yer alan bu başlıkların, yenilenebilir enerji (Xinyi, Longyuan), ulaşım altyapısı üreticileri (örneğin CRRC), otomasyon alanında uzmanlaşan şirketler (Estun, Shenzen Inovance), inşaat gereçleri üreticileri (SANY, Zoomlion) gibi halka açık şirketlerin büyümesini destekleyeceği aşikar. (Bu şirketlerin her biri ayrı bir yazı konusu olabilir!)
Küresel trendlerle uyumlu, kamu ve özel sektör işbirlikleri ile inovasyon ve teknoloji odaklı makro ve mikro planlarla büyümenin darısı başımıza diyelim…
Şimdi değilse ne zaman?
Uzun zamandır zaman ve enerjimizi güncel makroekonomiyi (aslında döviz kuru ve faizi) takip ederek harcıyoruz. Üzerinde etkimiz olamayan bu gelişmeler muhakkak işletmelerimizi etkiliyor ve bu etkileri minimize etme konusunda neredeyse aşılandık.
Peki bu enerji sarfiyatı sırasında küresel rakipleriniz neler yapıyor? Müşterilerimizin ve onların müşterilerinin ihtiyaç ve algıları ne yönde evriliyor? Mevcut ürün/hizmetlerinize yeni pazarlar bulabilecek misiniz, yoksa onları değiştirmeniz/geliştirmeniz mi gerekiyor?
Yönetiminiz altındaki işletme veya fonksiyonlar için bu sorulara ne zaman enerji ayırabileceksiniz?
Örneğin online hizmet veren şirketlerimiz Çin’de 802 milyon internet kullanıcısı olduğunun farkındalar mı? Hizmetlerin ölçeklendirmesi ve sınırötesinde yayılımı görece kolay olan bu sektörde bırakın Asya’yı, Avrupa’da aktif olan oyuncumuz var mı?
Bugün Çin’in bizle ve Dünyanın geri kalanı ile (henüz) rekabete girmediği nadir alanlardan biri olan online hizmetlerde küresel büyüme hikayesine kafa yoran birileri var mı?
ABD’nin baskısıyla yabancı sermayeli şirketlere daha rahat pazara giriş imkânı ve daha yüksek fikri mülkiyet koruması sağlamak zorunda kalan Çin, önümüzdeki dönemde pazara girmeye daha elverişli bir hal alacak.
Çin’de hali hazırda çok güçlü e-commerce şirketlerinin varlığı (Alibaba, JD.com, Tencent Holdings, Jumei vd.) ve rekabetin düzeyi vakıa elbette. Ancak pazarın ölçeği ve büyüme hızı niş segmentlerde katma değerli hizmetler için son derece cazip bir oyun alanı sunuyor.
Peki Çin gibi cazip ancak bilinmeyeni bol pazarlarda yer edinebilmenin ilk adımı ne olmalı?
İş geliştirme disiplini ile tanışmak olmalı.
İş Geliştirme kasını oluşturabilen ve geliştirmeyi sürdüren işletmeler, iç piyasada olduğu gibi (ve bilhassa) deniz aşırı pazarlarda orta ve uzun vadeli hissedar değeri yaratma fırsatlarını yakalayabiliyor.
İş Geliştirme fonksiyonunun işlevi ve çıktısı konusunda iş dünyamızdaki farkındalık önceki yıllara göre oldukça artmış olsa da gerek büyük gerekse ihracat odaklı orta ölçekli şirketlerimizde bu konuda alınacak hayli mesafe olduğunu deneyimliyorum.
Önümüzdeki günlerde iş geliştirme fonksiyonunu neden ve nasılları ile ele almaya çalışacağım.