Notes on Cloudy February

Here are my pins on trends and developments in world markets in February 2022:

* Port congestion in West Coast and freight costs are pushing US #brandowners and #retailers to diverge their supply bases away from pacific (China, Vietnam) into #Caribbean and #southamerica . Common theme in multiple FY 2021 results calls especially of listed consumer companies in the US. However it is risky and takes patience to do; #rockybrands management provided a good example: “We will slow play that. I cannot stress enough to you and anybody in the marketplace if a boot fits and performs and you move it and it doesn’t fit and doesn’t perform the same way. It is the fastest way to lose that product. “

* Recent decisions of #bp and #shell to get out of #russia by fireselling their valuable assets ($25bn of Rosneft stake for bp and Sakhalin assets for #shell) at a huge discount urged investors to question (disrupted) #corporategovernance and managements’ lack of concern for #shareholdervalue. TotalEnergies seems to be taking more prudent approach.

I am wondering about whether Depository Receipts of russian companies which makes up considerable portion of #londonstockexchange index will continue to be traded. #norilsknickel DR is suspended already.

* China signed a new gas pipeline agreement with Russia to buy 50bn m3 of natural gas per annum. The pipeline has around same capacity with cancelled Nord Stream 2 project.

* China internet ecosystem is bringing down platform walls. Following recent regulatory changes, ecommerce sites and non ecommerce platforms such as #WeChat, #Douyin and #Kuaishou in China now have started to open up, albeit gradually, to search engines and other ecommerce sites. The ecommerce related performance based ad market in China is estimated to be around $24-28bn. #BIDU is a good candidate to seize a considerable slice from this pie in near future. Top #Alibaba apps shall also launch inside #WeChat and #Alibaba expect meaningful incremental traffic into these as WeChat mini programs command huge traffic.

Alibaba’nın çiftliği

Alibaba, 2021’de yatırımcılarını en çok üzen büyük halka açık şirket. Çin’de kamu otoritelerinin halka açık şirketlere yönelik müdahalelerinin ilk adımı, Alibaba’nın iştiraki olan Ant Financial’ın ABD’de halka arzının engellemesi idi; bu adımı şirketin kurucusunun başında olduğu kurumlara (üniversite) müdahaleler takip etti. Konuyla ilgili detayları daha evvel paylaşmıştım.

Rekabeti artırıcı ve platform sinerjilerini sınırlandırıcı regülasyonlar, JD, $PDD ve Meiutan’ın yoğun rekabeti nedeniyle yaklaşık 1000bps gerileyen karlılık, özellikle ABD merkezli fonların hisseyi ciddi oranda terk etmesine neden oldu. 2020’de $320’ları gören hisse değeri $120’a inmiş durumda.

Bu ortamda “2021 Investor Day” şirket için, önceki yıllara oranla daha önemli bir iletişim aracı haline geldi. Webcast olarak da yayınlanan iki günlük etkinlikte şirket yönetiminin şu mesajlarını, yatırımcılar ve e-ticaret oyuncuları için dikkat çekici buldum:

> Kullanıcı sayısı rekabete rağmen hızla artıyor: Son çeyrekte 65 Milyon yeni kullanıcı kazanıldı! Şirket Çin’de 15-24 yaş arası internet kullanıcılarının %90’ı şirketin müşterisi. Bu yaş grubuna satışların artırılması için otomobil parçaları, ev dekorasyonu, içecekler kilit kategoriler olarak belirlenmiş; bu kategorilerde ürün çeşidi ve promosyon artırılacak.

> Üyelik ücreti ödeyen müşterilerin sayısı artarak 50 milyona ulaşmış durumda. Amazon prime’da da görüldüğü üzere, ücretli üyelerin alışveriş sepet büyüklüğü ve sıklığı diğer üyelere göre oldukça yüksek.

> +45 müşteri grubunda ise “value-for-money” olarak tabir edilen indirimli ürünlere talep yüksek ve promosyonlar müşteriyi elde tutabilmek için kritik önemde. Bu yaş grubunda tüm dünyada değer odaklı alışveriş merkezde.

> Genel merchandise stratejisi olarak, (1) yeni markaların platforma kazandırılması, (2) aksesuarlar, ev eşyaları ve tüketiciği elektroniğinde daha fazla alternatif sunulması, (3) rekabette zorlanılan taze sebze / meyve (Meiutan) ve ev eşyaları (JD) segmentlerinde lojistik yetkinliğin artırılması planlanıyor.

> Alibaba’nın az bilinen ancak oldukça büyük (Dünya’da 3. sırada) bir işi olan Cloud Hizmetleri ilk kez kara geçmiş durumda. Çin Cloud pazarının büyüklüğü ABD’nin 1/5’i düzeyinde. Şirket, orta vadede IoT ve AI ile anlamlı kar yaratamadığı Cloud işini karlı hale dönüştürmeyi planlıyor. En büyük engel agresif fiyat rekabeti ile Baidu ve Tencent.

İki gün boyunca süren sunumlarda en çok dikkatimi çeken noktalardan biri Taocaicai platformunun coğrafi kapsamının Çin kırsalındaki köy ve kasabaların %40’ına erişmesi, toplamda 560,000 pick-up teslim noktasına ulaşılması idi.

Yatırımcılar açısından bir diğer mühim ve pozitif gelişme ise, Alibaba’nın (tüm halka açık Çinli şirketlerde eleştirdiğim) segment bazında karlılık raporlamasında daha detaylı disclosure a başlayacağını ilan etmesi oldu. Şirketin bu konuda yapması gereken daha çok şey var.

Zira büyüme yeterli değil, yatırımcıların şirketin finansalları ve büyümenin etkilerini, üretilen nakdin nerelerde kullanıldığını görebilmesini sağlayan finansal bilgi paylaşımında detay düzeyi kritik önemde. Bu konuya ilişkin aşağıda paylaşılan slayt, şirket ile ilgili finansal model kurabilmek için temel düzeyde de olsa veri sağlıyor.

Alibaba, yekpare bir e-ticaret şirketi değil, tersine bir şirketler kümesi. Kümenin içinde örneğin #istegelsin’in Çin’deki dengi ele.me, #yandex’in dengi Amap, #migros’un dengi SunArt, #youtube’un dengi Youku ve #zoom’un dengi DingTalk’da yer alıyor.

Şirkette nakdi yaratanın “China Commerce” kısmı olduğu malumdu. Ancak operasyonel nakit ve karın önemli bir kısmını tüketenin “Local Consumer Services” altındaki #ele.me, #Fliggy ve #Amap ile ilgili ilk kez paylaşılan bilgiler önemli.

Kümenin her bir elemanı ayrı yönetiliyor ve bu elemanlar arasındaki sinerjiler başarım için kritik. Berkshire’ın kendi platformunda yaptığı gibi, bu kümenin nakit ve kar üreten elemanları, üretemeyenleri büyüyebilmeleri için fonluyor. Operasyonel nakdin yatırıldığı Local Consumers Services altkümesinde gösterilecek başarının, orta vadede hisse performansı için belirleyici olacağı anlaşılıyor.

Hisse geri alımı: Doğru zamanlama ile yatırımcı getirisini artırmanın etkili bir yolu

Buffett bu yılki mektubunda Berkshire’dan “işlerin bir koleksiyonu” olarak bahsederken, fiilen yönetmediği işlerin uzun vadede yaratacağı değere ortak olduklarını, Berkshire’ın yıllık bilançosunda ise ancak bu işlerin dağıttığı temettülerin yer aldığını, kendi bilançolarında görünmeyen, iştiraklerin dağıtılmayan kazançlarının ise uzun vadede asıl değeri yaratacağını anlatıyor: İştirakler bu kaynaklarla işlerini büyütecek, borçlarını ödeyecek, yeni şirketler satın alabilecek veya (Berkshire’ın da bu işlerdeki hissedarlığını otomatik olarak ve Berkshire’dan nakit çıkmaksızın artıracak) hisse geri alımı yapabileceklerdi…

Hisse geri alım konusu ilginç ve (özellikle ülkemizdeki halka açık şirketler için) mühim. Aslında farklı bir konuyu yazmak için başlamıştım (bknz: bir sonraki yazı) ancak buna devam etmekte fayda var. (Bu arada yazmanın güzel tarafı da aslına bakarsanız tam da budur.)

Hisse geri alımı, özetle, halka açık bir şirketin, yarattığı nakitle, kendi hissesini piyasadan veya büyük hissedarlarından satın almasıdır. Hissedarlarca genellikle takdir edilen bu işlem sonrasında dolaşımdaki hisse sayısı azalacak, gelecekteki birim hisseye düşen kazanç (earnings per share; EPS) artacaktır. Doğru bir zamanlama ile yapılan her hisse geri alım hissedarlara yapılmış bir dağıtımdır ve bu bağlamda, şirket yönetiminin hissedarlara kaynak aktarmasının bir diğer yolu olan kar payı dağıtımına alternatif bir yolu oluşturur. Kar payı dağıtımı, hissedarlar için stopaja tabi olduğundan, hisse geri alımı genellikle yatırımcılar tarafından da desteklenir.

Hisse geri alımının şirketin değerini artırmasının ön koşulu doğru zamanlamadır. Şirket yönetimleri genelde piyasada yukarı yönlü olumlu hava olduğunda ve bunun da yansıması olarak şirketin yarattığı nakit arttığında hisse geri alımı yapmayı değerlendirirler. Buffet’ın da haklı olarak işaret ettiği gibi, ortaklar için asıl değer yaratan tam tersi bir ortamda, şirketin hisse değeri adil değerin oldukça altında kaldığı durumlarda bunu yapmaktır.

Buffett mektubunda geçen yıl Berkshire’ın 24.7 Milyar $’lık hisse geri alımı yaptığını ve böylece ortaklarının iştiraklerdeki hissedarlığını – ceplerinden tek bir $ çıkmadan – %5.2 arttığını paylaşıyor. En büyük yatırımı olan Apple’ın hem düzenli kar payı dağıtımı hem de hisse geri alımı yapması nedeniyle Apple’daki paylarının düzenli olarak arttığını da ekliyor. Hisse geri alımı, ortakların şirkete daha büyük oranda ortak olmalarını, hisse başına kazancı artırarak, şirketin gelecek dönemdeki büyümesinden daha fazla pay almalarını sağlar.

Hisse geri alımının şirket ve hissedarları için bir diğer önemli faydası piyasada verdiği mesajdır. Doğru bir zamanlama ve doğru bir fiyatlamadan yapılan geri alım, hem hissedarlara (ki bir kere şirkete yatırım kararını almış olduklarından daha fazla hisse alacak ilk ve en büyük grubu oluştururlar) hem de henüz şirkete yatırım yapmamış yatırımcılara birkaç mesajı bir arada verir:

  1. Şirketin mevcut piyasa değeri adil değerin altındadır: Şirketi en iyi tanıyanın şirketin yönetimi olduğuna göre, bu karar piyasa oyuncuları tarafından dikkate alınan bir işaret fişeğidir: Ucuzuz, siz de alın!
  2. Şirket sağlıklı bir şekilde nakit üretebilmektedir ve mevcut nakdin hisse geri alımda kullanıldığına göre yönetim gelecekteki nakit akışlarından emindir: İşler bizde yolunda!
  3. Hisse geri alım kararı şirket yönetiminin teklifi ile genel kurulda onaylandığına göre, hissedarlar da şirketin geleceğinden emindir: Bizler burada mutluyuz!

Bu mesajlar yatırımcılarda oluşan pek çok soru işaretini yatıştırır, güveni artırır. Üstelik şirketin üst yönetimi de piyasadan hisse alırsa (ki bu tür hareketler her ülkede kamuya açıklanmak zorundadır) mesaj daha da pekişir.

Hisse geri alımı sermayeyi ve nakdi azaltacağından şirketin borçluluğunu artırır. Özellikle şirketin mevcut kaldıraç oranı düşük, uygun finansman ortamı ile avantajlı borçlanma imkanlarına ulaşmak mümkün ise, hisse geri alımı, kaldıraç oranını artırarak sermayenin getirisini yükseltir, yönetimi operasyonların finansmanında daha disiplinli hareket etmeye iter.

Hisse geri alımının miktarının belirlenmesinde, bu işlemden hangi faydaların diğerlerine göre daha fazla beklendiği belirleyici olur, olmalıdır. İçinde bulunulan dönem itibariyle mesaj verme birincil amaç ise miktarın yüksekliği ikincil önemdedir. Önde gelen motivasyon hisse fiyatını adil değere yaklaştırmak ise alımların hangi fiyat seviyesinden yapılacağı ve miktarı daha önemli hale gelir. Takip ettiğim piyasa örnekleri, dolaşımdaki hisse miktarının %5’inin üzerinde yapılan geri alımların çok daha olumlu etki yarattığını gösteriyor.

Hisse geri alımı, özellikle güçlü nakit üretme imkanına sahip, büyüme imkanları yapısal olarak belirli bir düzeyin üzerine çıkmakta zorlanan, inorganik büyüme için doğru sektör/piyasa koşulları içerisinde bulunmayan, gelir odaklı yatırımcılarının çoğunlukta olduğu şirketlerce, hissedar değerin artırmanın en doğru seçeneği olarak işlev görüyor.

Yukarıda paylaştığım faydalarına rağmen hisse geri alımlarını birkaç açıdan eleştiren yatırımcılar da mevcut.

İlk eleştiri vektörü, boyutu şirketlerin sermayelerindeki ve nakitlerindeki azalış üzerinden kaldıraçlarının artması ile ilgili. Hisse geri alımlarının çok yoğun uygulandığı ABD’de, şirket sermayelerini zayıflattığı ve özellikle parasal tabanın genişlemesi ile – bugünkü gibi -borç maliyetlerinin düştüğü ve borca erişim imkanlarının arttığı dönemlerde hisse geri alımlarının kurumların kaldıraçlarını artırarak sistemik riski oluşturduğu yönünde eleştiriler de mevcut.

Hisse geri alımına olumsuz bakan ikinci ana akım, şirketlerin yarattığı nakdi kendi işlerinde büyüme için kullanması gerektiğini, kar payı dağıtımı veya hisse geri alımının, yönetimin “ben nakdi kullanacak daha iyi bir seçenek ortaya koyamıyorum” mesajından ibaret olduğunu düşünenlerdir. Hisse değeri artış kazancını önceleyen büyüme merkezli yatırımcılar, hisse geri alımına kaynak harcanmasını şirketin büyümesinin aleyhinde bularak, şirketin büyüme potansiyeli açısından olumsuz bir belirti olarak da okuyabilmektedir. Ancak bu grubun bile güncel hisse fiyatının adil değerin çok altında olduğu durumlarda hisse geri alımını desteklediğini pek çok örnekten biliyoruz. Alibaba Group Holding Limited’in iştiraki Ant Financial’ın bankacılık uygulamaları nedeniyle Çin’in düzenleyici kurumları ile yaşadığı sorun sonrasında, hızla düşen hisse fiyatı karşısında yaptığı 10 Milyar $’lık geri alım kararı böylesi bir durumun güzel bir örneğini oluşturuyor.

Türk Ticaret Kanunu, genel kurulun şirket yönetimini beş yıla kadar bir sürede kullanılmak üzere, fiyat aralıkları çerçevesinde yetkilendirdiği durumlarda, şirketlere esas veya çıkarılmış sermayelerinin onda birine (% 10) kadar kendi hisse senetlerini iktisap etme imkanı veriyor. Yasal sınırı aşan alımlar ve 379. maddedeki koşullara aykırı olarak yapılan iktisaplar, altı ay içinde elden çıkarılmadığı takdirde transfer fiyatlandırması eleştirisini gündeme getirebiliyor. Düzenlemelerin hisse geri alımını özendirecek ve daha yüksek oranlarda yapılabilmesini mümkün kılacak şekilde ilerletilmesinde fayda var.

Ülkemizde nakit akışı kuvvetli halka açık şirketlerin, özellikle hisse fiyatlarındaki ani düşüşler sırasında geri alım mekanizmasını kullanmalarını, yatırımcılarının uzun vadeli perspektifte güven ve ilgisini artıracak, finans piyasalarımızdaki oynaklıkları azaltacak bir yöntem olarak önemsiyor ve teşvik edilmesi gerektiğini değerlendiriyorum. Haberlerde zaman zaman denk geldiğim, “piyasa değerimizi anlayamıyor” mealinde sitemkar olan şirket yönetimleri ve sermayedarlara duyurudur 🙂

SPAC: Finansal inovasyon örneği

#LVMH’nin sahibi Bernard Arnault ile UniCredit’in eski yöneticisi Jean Pierre Mustier’in kurduğu SPAC ile ilgili haber gözüme ilişince, son 1 yıldır finans piyasasının popüler konusu olan SPAC’ı yazmalı dedim.

İkilinin “özel maksatlı satın alım şirketi” Pegasus Europe, Brexit sonrası Londra’dan rol çalan ve SPAC’ların Avrupa’daki popüler destinasyonu olan Euronext Amsterdam’a kote olacak ve “birkaç yüz milyon Euro” fon toplayacak. Pegasus’un özellikle regülasyonlar, düşük faiz ortamı ve teknolojik gelişmeler nedeniyle konsolidasyona aday varlık yönetimi, sigorta ve fintech şirketlerini hedefleyebileceği konuşuluyor.

SPAC (Special Purpose Acquisition Company), halka açık, nakit içeren, halka açık olmayan bir şirketi satın almak için kurulmuş bir şirket. Genelde tanınmış bir yatırımcının kurduğu SPAC, borsadan hissesini alarak ortak haline gelen yatırımcılardan topladığı fon ile, halka açık olmayan ancak genelde faaliyet gösterdiği sektörde önde gelen ve SPAC’ta toplanan kaynağın birkaç katı şirket değerine sahip bir işletmeyi, borç finansman da kullanarak satın alır. Hedeflenen işletme(ler) çoğu zaman başta belirlenmiştir. Satın alma işlemi sonrası, SPAC satın aldığı şirket ile birleşerek, satın alınan şirket halka açık hale gelir.

SPAC yatırımcıları satın alımla ilgili oy hakkına ve yatırdıkları nakdi geri alım hakkına sahiptir.

Finans çevrelerinde yüksek kredibiliteye, operasyonel veya yönetsel yetkinliklere, etkili bağlantılara, basınla ilişkilere sahip olmaları beklenen SPAC kurucuları (“sponsors”), toplam SPAC büyüklüğünün sadece %2-3’ü oranında sermaye koyar. Bu sermaye, SPAC 2 yıl içinde satın alım işlemi yapamaz ise kaybedilir, işlem yapılır ise varantlar vasıtasıyla 10 kata kadar kazanç sağlar. Sponsorlar, hisselere ek olarak (asıl kazancı getirecek olan) varantlara sahip olur.

SPAC’ın halka arzında toplanan para belirlenmiş bir hesapta, hedeflenen satın alım işlemine kadar güvence altına alındığı bir hesapta (genelde devlet tahvilleri alınarak) nemalandırılır. Sağlanan bu fon, bir şirket satın alımı haricinde herhangi bir amaçla kullanılamaz. Satın alımın tamamlanması için SPAC hissedarlarının işlemi onayalması gerekir. Satın alım tamamlandığında SPAC hissedarları, SPAC hisselerinin karşılığında SPAC’ın birleştiği şirketin hisselerini alabilir veya işlemi onaylamamaları durumunda SPAC’a yatırdıkları parayı faizi ile birlikte geri alır. SPAC hissedarları genelde birleşme sonucu oluşan şirkette %20 gibi bir paya sahip olur. Satın alıma dek sürede kazanılan faiz çoğu zaman satın alınan şirkette işletme sermayesi olarak kullanılır.

SPAC’ların büyük kısmının kurucularının geçmişi, ilgisi veya yetkinliklerinden kaynaklanan bir sektör odağı mevcutken bazı çok taraflı sponsora sahip SPAC’lar çok sayıda sektöre yatırım yapmak üzere de kurulabilmektedir.

SPAC, özel sermaye fonları gibi, satın alınan şirketin operasyonları, sermaye kullanımı ve yönetiminde dönüşüm sağlayarak değer yaratmayı ve böylece yüksek yatırım geri dönüş oranını hedefler. Hedef şirkette sermaye ve profesyonel yönetim yetkinliği ihtiyacı oranında işlem sonrası performans ve dolayısıyla şirket değerinde artış beklenebilir. Yalnızca bir SPAC kanalıyla halka açıldı diye şirkette değer artışı beklenmemelidir.

SPAC’ların popülaritesi özellikle Covid döneminde arttı. Çok sayıda şirket borsalardaki değer kayıpları nedeniyle, planlanması ve uygulama süreci önemli bir süre gerektiren halka arzları erteledi. 2-3 ay içinde halka açık bir şirketin kurulmasına ve ardından hemen satın alım yapılarak birleşilecek şirketin hızla halka arz edilmesine imkân veren SPAC’lar, en az altı ay yoğun bir çaba gerektiren halka arz ile karşılaştırıldığında ciddi zaman avantajına sahip bir alternatif olarak epey rağbet gördü.

SPAC, hedef şirketin hissedarlarına,

  • halka arzda belirli bir aralıkta fiyat oluşumu üzerindeki kısıtlı etkilerine karşın, belirlenmiş bir fiyatı SPAC sponsorları ile müzakere etme imkânı,
  • uzun İzahname ve yatırımcı materyalleri hazırlığı, analistlerle yoğun çalışmalarla geçecek önemli derecede zaman harcamak yerine yalnızca yönetimin gelecek 5-10 yıl için hazırladığı finansal projeksiyonu kullanarak halka arz edilmesini,  
  • satılan hisselerle elde edilecek fonun şirkete girmesi durumunda şirketin borçluluğunun hızlı bir şekilde azaltılması veya şirketin yatırım ihtiyacının karşılanması veya şirketin başka şirketleri satın alabilmesi için gerekli sermayeyi,
  • işlemi takiben hızlı bir şekilde halka açık şirketin hissedarı haline gelmek ve ileride tercih ettikleri fiyat seviyeleri oluştuğunda hızla nakde dönebilmeyi,
  • halka arzın ilk gününden itibaren, SPAC’ın yatırımcılarından oluşan, çoğunlukla kurumsal ve uzun vadeli yatırımcı tabanını kazandırır.

SPAC yatırımcıları ve/veya hedef şirketlerin hissedarları için SPAC yoluyla halka açılmanın önemli dezavantajları da mevcut:

  • Satın alınan şirketlerin hissedarları, SPAC hissedarlarının, kamuoyu ile paylaşılmış bu işlemi reddetmesi riskini alırlar.
  • SPAC hissedarları, iki yıla yaklaşabilen bir süre boyunca, neticede yatırım yapmak istemeyebilecekleri bir hedef şirketin, onaylamayabilecekleri bir fiyattan ortağı olma veya SPAC’a yaptıkları yatırımın geçen zaman içindeki alternatif maliyetini sineye çekme ikilemi ile karşılaşabilirler.
  • SPAC’ın yapacağı satın alma işlemi için onayları istendiğinde, halka arza kıyasla çok daha kısıtlı bir bilgi seti (çoğu kez sadece bir finansal projeksiyon) üzerinden karar vermeleri gerekebilir.
  • Hedef şirket arayışı ve satın alım işlemi için zaman baskısı altında olan SPAC sponsorları, hedef şirkete gereğinden yüksek bir değerleme ile yatırım yapma eğilimi gösterebilirler.
  • SPAC sponsorlarının çok yüksek kazançları, SPAC yatırımcıları ve hedef şirket hissedarlarının kazançları aleyhine gerçekleşir.
  • Başta sponsorları olmak üzere yatırımcıları ve hedef şirket hissedarları için çok yüksek getiri sağlayan başarılı örneklerin (örn. Virgin Galactic) yanı sıra, halka arzlarla kıyaslandığından, özellikle sponsorların varantları nedeniyle daha sınırlı getiri sağlayan çok sayıda SPAC da dikkat çekiyor.

Fikrimi sorarsanız, SPAC, sponsorları ve işleme aracılık eden yatırım bankaları için çok kazançlı bir finans mühendisliği ürünü, başarılı bir inovasyon. SPAC’a yatırım yapmak isteyen yatırımcı adayı olsaydım özel sermaye fonlarını, hedef şirketin hissedarı olsaydım halka arzı tercih ederdim.

Aile Ofislerinin Abecesi

$GME özelinde manşetlere taşınan Robinhood teminat sorununu kurcalarken, şirketin $GME payarında işlemin durdurmasına yol açan teminat sorununu aşmak için başta Iconiq Capital olmak üzere aile ofislerinden, bir gecede 3.4 Milyar $ fon alınca, aile ofislerine değinmediğimi fark ettim.

Austen’in 1813’de yayınlanan romanı Gurur ve Önyargı‘daki Bay Fitzwilliam Darcy’nın £10,000’luk yıllık sabit gelirini (“Annuity”) ve gayrimenkul portföyünü yönetmesi için bir ofis kurduğunu hatırlayanlarımız vardır. Aile ofislerinin geçmişi, sanayi devrimi ile birlikte varlığın topraktan yavaş yavaş ayrılıp, ticari işletmeler kanalıyla finansallaşmaya başladığı 19. yüzyıla kadar dayanır. 1800’lerde Avrupa’daki toprak sahibi aristokrasi, oluşan bu yeni ekonomik düzende varlıklarını korumak ve artırmak için kurumsal destek almaya başlıyordu.

Aile ofisleri, belirli bir veya birkaç yüksek varlık sahibi ailenin finansal varlıklarını yönetmek üzere kurulan varlık yönetim şirketleri. Kazanılan para, yönetilen işin sermaye gereksiniminin ötesine ulaşınca, varlığı yönetmek başlı başına bir “iş” haline gelir ve aile ofislerinin sorumluluğu tam da bu “işi” yönetmektir.

Başlangıçta bir muhasebeci, avukat veya bu mesleklere mensup bir aile üyesi ile başlayan ofisler, zaman içerisinde profesyonel danışmanlar ve uzmanların çalıştığı, varlık satın alım ve satış işlemlerini, gayrimenkullerin yönetimini, vergi planlamasını, bağış ve halkla ilişkiler faaliyetlerini de yürüten yatırım şirketlerine evrildi.

2019 sonu itibariyle Dünya’da toplam 7,300 aile ofisi var, bunların %68’i 2000 yılından sonra kurulmuş. Bu “genç” ofislerinde kuruluşunda, bilişim teknolojileri, internet bazlı start-up’lar, sağlık ve perakende sistemlerinde ortaya çıkan yeni girişimler yoluyla yaratılan müthiş finansal değerin büyük payı var.

Son yıllarda portföylerde yoğun bir çeşitlenme gözleniyor. Eskiden birikimler genelde gayrimenkul veya endeks fonları gibi aktif yönetim gerektirmeyen varlıklarda değerlendirilirken, günümüzde getiriyi maksimize etmek amacıyla çok daha çeşitli (özel sermaye, hedge fonları, yurtdışı piyasalarda işlemler vb.) ve aktif yönetim gerektiren enstrümanlar kullanılıyor. Uzmanlık, piyasa takibi ve hızlı karar alma yeni portföy yapısında başlıca başarı kriterleri. “Yeni” sermaye, bireysel yatırım portföyleri yerine, kurumsallaşmış yatırım organizasyonlarında, uzman ekipler aracılığıyla yönetiliyor.

Aile ofisleri aynı zamanda aile servetinin yönetiminde süreklilik gibi mühim bir görevi icra ediyor. Ailelerde yeni nesiller görev başına geldikçe veya servetin yönetiminden ziyade farklı uğraşlara odaklandıkça, aile ofisleri büyük şirketler gibi, icracı olmayan üyelerden oluşan yönetim kurullarına sahip, farklı alanlarda uzmanlıklara sahip ekiplerin çalıştığı profesyonel ve özerk yatırım şirketlerine dönüşüyor.

Ofislerin %80’ini tek bir ailenin varlıklarını yönetirken, %20’si -Iconiq gibi- birden fazla ailenin varlığını yöneten, böylece önemli ölçüde ölçek ekonomisi avantajı sunan ofislerden oluşuyor. Birden fazla ailenin servetini yöneten ofislerin sayısında son yıllarda ciddi artış var. Bu eğilimin başlıca nedenlerini varlıklardan oluşturulan daha büyük bir havuzun çok daha fazla sayıda yatırım imkanını değerlendirebilmesi, yatırım sayısı artıkça riski yönetmenin kolaylaşması, büyük yatırımların finansmanının daha kolay sağlanabilmesi olarak görüyoruz.

Portföyler ağırlıklı olarak hisse senetleri, özel sermaye fonları, gayrimenkul ve tahvillerde değerlendiriliyor. Özel sermaye fonları gerek büyüme gerekse yüksek getiriye ulaşmada önemli işlev görüyor.


Kaynak: The Global Family Office Report, 2019, UBS & Campden Research

Yatırımların kabaca üçte birinin, aile ofislerinin aktif olarak yönetimine katıldığı şirketlere yapıldığı ve bunların diğer yatırımlara oranla daha yüksek getiri sağladığı görülüyor. Bu avantajdan yararlanılması için aile ofislerinin farklı sektörlerde uzmanlığa sahip yönetici ve danışmanlarla çalışması bir başarı çarpanı olarak öne çıkıyor.

Teknoloji, gayrimenkul ve finans/sigorta sektörleri, aile ofislerinin yatırımlarının önemli bir kısmını çekiyor. Son yıllarda hedge fonlarının yatırım pastasındaki payı azalırken gayrimenkul fonlarına aktarılan kaynağın hızla artması ilginç bir eğilim. Covid’in bu eğilimi ne derece değiştireceği, önümüzdeki yıllarda gayrimenkul sektörünün geleceği için önemli bir sinyal olacak.

Bir diğer önemli trend ise aile ofislerinin özel sermaye yatırımlarını, bu konuda aktif fonlar yerine kendileri doğrudan yapmayı tercih etmeleri. Bu yolla hem yönetim ücretlerinin azalması hem de yatırım yapılan şirketlerde doğrudan söz sahibi olunması sağlanıyor.

Aile ofisleri, muhasebe ve hukuk gibi fonskiyonlarda artan oranda dışarıdan hizmet almayı tercih ederken, yatırım imkanlarının araştırılması, analizi, özel inceleme ve işlemin yönetilmesi gibi fonksiyonların icrası için kendi ekiplerini kuruyor. Piyasanın üzerinde maaş ve başarım üzerinden prim sunmaları aile ofislerini profesyonel yatırım uzmanları için diğer yatırım kuruluşlarından daha cazip kılıyor.

Aile ofislerini gelecek yıllarda özellikle erken aşama risk sermayesi yatırımları ve özel sermaye fonları ile birlikte büyük ölçekli şirket satınalma işlemleri ile daha fazla duyacağız. Ofislerin doğrudan yatırımlara yönelmeleri, özel sermaye fonlarını zayıflatırken, ofislerin yetkinliklerini önemli ölçüde artıracak.

Aile ofislerinin gelecek on yılda ülkemizde de yayılacağını, piyasada yenilikçi ve önemli oyuncular olarak öne çıkacaklarını değerlendiriyorum.

Özel sermaye fonlarını tabana yaymak

Alternatif yatırım sınıfına giren özel sermaye (PE) fonları genelde kurumsal yatırımcılarla varlıklı bireysel yatırımcıların fonlarını kullanarak, şirketlere sermaye yatırımı yapan, 3-10 yıllık bir zaman içerisinde şirketi büyüterek veya yeniden yapılandırarak veya çarpan artışı yoluyla yüksek finansal getiri sağlayan enstrümanlar.

Özel sermaye fonları, yatırım yaptıkları şirketlere, (borç alma veya halka arz yoluyla sermaye toplama dışında) üçüncü bir alternatif olarak sermaye (ve çoğunlukla finansal/yönetsel uzman katkısı) sağlarken, yatırımcılarına ise uzun vadede borsadaki şirketlerin %5-%7 üzerinde getiri sağlıyor.

Borç almaya oranla daha sağlam bilanço yapısı, halka arza oranla ise çeyreklik performans baskısından uzak, orta vadeye odaklanma imkanı sağlayan özel sermaye fonları.

Geçen yüzyılın başında ilk örneklerini gördüğümüz bu fonlar, mevduat veya borsa indeks fonlarına kıyasla daha yüksek getiri sağlamaları ile ünlü. Ancak yalnızca kurumsallara ve yüksek sermaye sahibi bireylere açık olmaları, sermayenin tabana yayılması ve sermaye piyasalarının kapsayıcılığına katkı yapmalarını engellemekte idi.

Birkaç yıl evvel kafa yorduğum üzere, Birleşik Krallık ve ABD’de emeklilik fonları üzerinden bu fonlara dolaylı da olsa erişim mümkün ise de, Banque Publique d’Investissement‘ın kurduğu özel amaçlı araç (“SPV”) bireysel yatırımcılara geniş bir özel sermaye fon sepetine yatırım yapma imkanı veren örnek bir girişim.

Fransa’daki bireysel yatırımcılar 5,000€’dan başlayan meblağlar ile BPI’nın yönettiği 175 özel sermaye fonuna yatırım yapabilecekler.

Mevduat, altın ve tahvil gibi klasik araçların dışında yüksek getirili yatırım alternatifi sağlayabilecek bu gibi enstrümanlar, sermayeyi tabana yayma ve halka açık olmayan şirketlerin büyüme hikayeleri yazabilmeleri için gereksinim duydukları sermaye akışını artırabilecek sofistike bir örnek bir çözüm.

Getiri için minimum 3 yıl bekleme ihtiyacı, -ülkemizde yapısal olarak sorunlu olan- yatırımcıların vade ufkunu da genişletiyor.

Ülkemizde de görmek dileğiyle.